Filozof[1] Pandemide Ne İşe Yarar?
MEHMET BARIŞ ALBAYRAK
Kriz ve buhran dönemlerinde filozof ne işe yarar? Bu sorunun motivasyonu aşağıdaki internet esprisi.
Soldan sağa: Filozof, Sanatçı, Bilim insanı, Sağlık çalışanı, Temizlikçi, Kasiyer
“İnsanlar pandemide kendi değerini fark ediyor.”
Bu espri, salt işlevselci/pragmatist olduğu söylenerek hemen eleştirilebilir. Ama bu kısmen haklı eleştiri, esprinin yarattığı gerçeklik hissinin buruk tadını bastırmayacaktır. Acaba bu gerçeklik hissi, filozofun şimdiye dokunmadan, kendini hemen yeni bir gelecek tahayyülüne girme zorunluluğunda hissetmesiyle örtüşüyor olabilir mi?
Felsefenin popüler isimlerinin pandemiyle ilgili manşetvari yazılarının, pandemi öncesinde söylediklerinden çok farkı yok. Evet, neoliberalizm krizde, sosyalizm ya da komünizmi yeniden düşünmemiz gerekiyor, bu yolda enternasyonal bir harekete ihtiyaç var. Bunlara katılmamak mümkün değil ve umut ilkesinin, alacakaranlık günlerde kaybolmaması için bu manşetlerin bir değeri var mutlaka. Peki ama, bu yeterli mi? Bugün ve şimdi ne yaşanıyor? Filozofun bunun hakkında söyleyecek bir şeyi yok mu? Filozof hep bir peygamber ya da kâhin kılığına girerek parmağıyla geleceği mi işaret etmek zorunda?
Aslında filozofun bugüne dair düşünmesi ve söylemesi gereken çok şey var. Bu nedenle biraz bugünü ve şimdiyi de düşünüp konuşmayı öneriyorum ve ilk aklıma gelen birkaç güncel konuyu yazmak istiyorum (eklenecek daha çok madde olduğuna eminim):
Etik sorular: Bu salgında, çoğunlukla etik derslerinde uç örneklerde karşılaştığımız ikilemler en ağır biçimde karşımıza çıkıyor. Örneğin sağlık sisteminin kilitlendiği ülkelerde, solunum cihazları öncelikle yaşama şansı olan gençlere veriliyor. Peki bu, koşulsuz kabul etmemiz gereken bir tıp etiği yasası mı? Böyle bir karara neden olan kamu sağlığındaki yetersizlikler ne anlama geliyor? Aşı bulunduğu zaman, adaletli bir biçimde nasıl dağıtılacak?
Kişisel Özgürlüklerin Kısıtlanması: Çoğumuz gönüllü olarak kendimizi kapattık. Ama bu süreç uzadıkça işlerin değişeceğini öngörmek zor değil. Güneş kendini gösterdiğinde çocukları ne kadar ve nasıl evde tutacağız? Okulların kapanması ne demek? Yaşamımızın kontrol edilmesine ne kadar süre ve ne ölçüde izin vereceğiz? Bu olağanüstü halin olağan statü olmaması için ne yapmamız gerek?
Aşırı sağın olası yükselişi: Almanya’da 1930’larda faşizmin yükselişinin en büyük nedenlerinden biri, ekonomik buhran ve sonrasında, sosyalist ve dayanışmacı söylemi adapte ederek gerçekleştirdiği olağanüstü başarılı örgütlenmeydi. Büyük olasılıkla yakında, 1920’lerdekine benzer küresel bir ekonomik buhran yaşanacak. Bu süreç, zaten yükselişteki otoriter ve faşist düşünceyi yeniden dünyanın başına bela edebilir. Bu nedenle, olası yeni ekonomik buhranda çığ gibi büyüyen işsizlerle dayanışmanın nasıl örgütleneceği önemli. 1930’lardaki gibi faşist bir dayanışma olması istenmiyorsa bunun alternatifi nedir? Kolektiflik, dayanışma, özgürlük gibi değerler toplumsal örgütlenmenin düğüm noktalarını nasıl oluşturabilir?[2]
İnsanmerkezciliği yeniden düşünmek: İklim kriziyle birlikte, uzun süreden beri “Antroposen Çağı” kavramı üzerinden insanmerkezcilik eleştirisi yapılıyor. Evet, doğayı ve başka insanları sömürmeye ve tüketmeye hakkı olduğunu iddia etmek anlamında bir insanmerkezciliğe elbette karşı çıkılmalı. Ama buna başka adlar da verilebilir: Bencillik ya da kibir gibi. Diğer yandan merkezi insandan çıkarmak, doğaya, virüse sanki bize ceza veriyormuş gibi bir faillik yüklemek anlamsız. Doğa, tarihsel/tinsel bir varlık olarak insana mutlak biçimde kayıtsız. Virüs bize bir şey öğretmek için burada değil. Her şey bizim sorumluluğumuzda. İnsanı merkezden çıkarmak, sorumluluğu da ondan alabilir, onu eylemsizliğe, pasifliğe itebilir. Doğa, evren ve gelecek, biz anlam ürettiğimiz için güzel ve ümit dolu.
Walter Benjamin’in zayıf mesiyanik güç dediği şeyi bugüne uyarlayalım: Bu güç zayıftır, çünkü yüksek sesle, peygambervari kurtuluş söylemleri dile getirmez. Herkes herkesten şimdiki zamanda sorumludur; yaşayan her insan, geçmiş kuşakların adil, eşit ve özgür bir dünya umudunu geleceğe taşır ama salt gelecek adına değil, her şeyden önce şimdi adına. Benjamin’e göre zayıf güçler bir araya gelip şimdiye odaklandığında sahici değişimlerin olanağı da belirir.
Filozof da şu anda kim acı çekiyorsa ona odaklanmalı; çareyi ve umudu şimdide aramalı, arkasına ilerleme mitini alan bir gelecek tasavvuruyla şimdiyi esir almamalı. Bugün filozof, evinde yalnız ya da çocuklarıyla oturan, işsiz kalan, geleceğini göremeyen insanların yanında olmalı. Bu insanlara şu anda büyük vaatlerin iyi geldiğini sanmıyorum. Stoacı tesellilerden de söz etmiyorum; yukarıda birkaçını saydığım ve gitgide artan yığınla hayatî problem üzerine düşünmeyi öneriyorum.
Gelecek hep daha görkemli ve çekici görünür, şimdi ise mütevazıdır; çünkü şimdi çoktan geçiciliğe ayak basmıştır ve çoğu filozof geçicilikten hoşlanmaz. Ama alçakgönüllülük ve azla yetinmenin erdemlerini pandemiyle birlikte yeniden hatırlıyorsak, filozoftan da bugün ve şimdi olan biten ya da çok yakında olması muhtemel şeyler üzerine daha yapıcı, üretken ve eyleme dönük düşünmesi beklenebilir.
[1] Filozof kimdir? Filozof ile felsefeci ayrımı diye bir şey var mı? Bu sorular bu yazının konusu değil. Filozof sözcüğünden kim ne anlıyorsa, yazıyı o bakış açısıyla okuyabilir.
[2] Somut bir örnek için bkz. “Korona Günlerinde Hareket İnşa Etmek”: https://www.birartibir.org/siyaset/685-kapilari-tekmeleyerek-acmak