Yeni bir Baykuş’a ihtiyaç hâsıl oldu. Bunun görece nedenleri sayılabilir; fakat yetersiz, eksik ve geriletici olur. Felsefe ilerleyen bir bilgidir, çağın düşündüğünün aksine. Dolayısıyla, işlerimizi ve günlerimizi, ezelî-ebedî olanda bir gerileme ya da yer tutmak olarak düşünmek yerine, o ezelî-ebedî olanda bir pay daha olmak adına ilerletmek, geliştirmek istediğimiz için yedi yıl sonra tekrar bir nefes olmak istedik.

Bu hem bir süreklilik hem de kopuştur, korunarak-aşılanı inkâr etmeden. Heyecanımızın sönümlenmemiş olmaması, bilâkis daha da artması, ara verdiğimiz yılların hesabıdır, eklenerek çoğalmamızdır. Haklı bir çoğalma tarihe kalır, bunun izindeyiz. Büyük lâfların unutulduğu bir çağda, büyük lâflara imkân tanıyan neyse, onun ardındayız. Gelgelelim sadece lâf değil, hakikate sirayet eden kavramın peşindeyiz. Kavramsa bütünlük, somutsa hisse teşne olan… Bir büyük dünya kavramını kuran felsefenin, “tören zamanlarında üste giyilen, tören bitince üstten çıkarılan” bir şey olmadığını bilenleriz.

Olumsuzlamanın belirleyici gücünü müdahil kılarak, daha önce de dediğimiz gibi hakikî tartışmalara vesile olan ve taş üstüne taş koyan bir gelecek inşasına çabalayarak, sadece bir felsefe dergisi yayımlamak değil, felsefî düşüncenin üzerinde atalet oluşturan kara bulutları ortadan kaldırmak istiyoruz. Felsefe bir coşku, felsefe bir heyecan, ileriye doğru bir atılım ve nesnesini ele geçirmek değilse nedir ki? Felsefenin tüm akışının, hep beraber o genel büyük denize akması için bu coşkuyu, heyecanı, ileriye doğru atılımı ve nesneyi ele geçirmeyi sağlaması, ökseye yakalanmış bir kuş olmaktan çıkması gerekir.

Kavram ile gerçeklik arasında kat edilmesi güç olan süreç, bu sürecin meşakkati, çilesi, sabrı, umutsuzluğu ve aşılması, hep bir ve aynı büyük denize döküyor bizi. Hep orada yıkanıyoruz ve onunla sarhoşuz. Felsefe, hakikat olma arzusundan hiçbir zaman geri düşmüyor…

Güçlü Ateşoğlu